6 Aralık 2017 Çarşamba

KADIN GAZETECİLERİN YEREL BASINDA Kİ KONUMU

Geçtiğimiz günlerde Karadeniz Teknik Üniversitesi' nde 5 Aralık Kadınlara Seçme ve Seçilme Hakkının Tanınmasının 83'üncü yıl dönümü dolayısıyla "Yerel Basında Kadın Gazeteci Olmak" konulu söyleşi düzenlendi. İletişim Fakültesi tarafından 18. düzenlenen İletişim Buluşmaları kapsamında oluşturulan söyleşiye, Karadeniz  Gazetesinden Meryem Akgün, Günebakış Gazetesinden Nurgül Günaydın ve Habercuk.com'dan Elif Çavuş konuk oldu.



Aralarında bulunduğum etkinliğe İletişim Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç.Dr. Bahar Eroğlu Yalın ve Gazetecilik Bölüm Başkanı Doç.Dr. Şule Yüksel Özmen ve çok sayıda öğrenci de katıldı. Etkinliğin amacı kadın gazetecilerin mesleki hayatlarında yaşadıkları zorlukları ve mesleki deneyimlerini bizzat kendilerinden dinlemek ve yaşadıkları deneyimleri öğrencilere aktarmaktı. İlk sözü Karadeniz Gazetesi'nde çalışan Meryem Akgün aldı. Akgün bizlere mesleğini ilk Taka gazetesinde icra ettiğini Taka gazetesinde sigortasız 6 ay çalıştırıldıktan sonra yetersiz bulunduğu için işten kovulduğundan bahsetti. Takadan sonda İlk haberde görev alan Akgün bu gazetede 3 yıl çalışarak 2 yıl üst üste yılın gazetecisi ödülüne layık görüldüğünden de bizlere bahsetti. 4 yıllık meslek hayatında cinsiyet ayrımını adliye önünde zanlının yakınları tarafından kadın olduğu için saldırıya uğradığında hissettiğini dile getirdi.




Akgün'den sonra sözü Habercuk.com'dan Elif Çavuş aldı. Çavuş "her sektörde kadın olmak meşakatli bir iş kadın gazeteci olma konusunda ben 2003 yılında mesleğe başladım. Görsel olarak daha çok emek vereceğimiz bir meslek ama yazılı olarak daha çok beyin yormamız gereken bir meslek". Çavuş'un söylemlerinden benimde hem fikir olduğum "Bu meslekte tutunabilmenin en önemli özelliği karakterinizin ve ideolojinizin olmasıdır" söylemidir. Elif Çavuş erkek egemenliğinin olduğu bu sektörde kadınların tutulmasının zor olduğunu bu sebeple de internet medyasının aslında kadınları meslekten kaybettirmedigine değinerek habercuk.com sitesinin çoğu çalışanlarının kadın gazetecilerden olduğuna vurgu yapmayı da ihmal etmedi.




Elif Çavuş'dan sonra sözü Günebakış Gazetesi'nden Nurgül Günaydın aldı. Günaydın " Bir kadın olarak gazetecilik mesleğimde çaycılık da yaptım, gazetecilik de yaptım hiç bir işe yapamam gözüyle bakmadım 20 yıldır meslekteyim ve her sabah gazeteye kovulacağım korkusuyla gidiyorum". Diyerek sözlerini bitirdi ve Gazetecilik Bölüm Başkanı Doç.Dr Şule Yüksel Özmen tarafından konuşmacılara plaket takdim edilerek etkinlik sonlandırıldı.




Şimdi gelelim etkinlik acaba yeterince faydalı oldumu veya gerçekçi miydi dersek bence değildi. Bu düşüncemin nedeni aslında bakılınca etkinliğin amacı çok güzel kadınlar Türk toplumunda her alanda ezilirken 5 Aralık Kadınlara Seçme ve Seçilme Hakkının Tanınmasının 83'üncü yıl dönümünde böyle bir etkinlik düzenlenmesi farkındalık açısından önemli olmakla beraber keşke söyleşideki kadın gazetecilerin birbirlerinin fikirlerine saygıları olsaydı. Biri konuşurken diğeri onun konuşmasına gülmeseydi veya aralarındaki anlaşmazlığı biz izleyicilere yansıtmasalardı. Böylece amacına uygun bir etkinlik olurdu. Sadece bu sektörde değil yaşamın her alanında önce kadın kadına destek olmalıdır. 

KAYNAK: 
http://www.ktu.edu.tr/iletisim-iletisimbulusmalari18yapildi

SOSYAL MEDYA TARTIŞMALARI

Sosyal medya dediğimiz de çeşitli duygularımızı, düşüncelerimizi paylaşabildiğimiz, resim, video veya anlık hikayeler atabildiğimiz bir platform  aklımıza geliyor. Ama bununla birlikte sosyal medya çeşitli örgütlerin, fikirlerin, inançların, görüşlerin de tartışıldığı bir yerdir. En ufak bir yazıdan bir sürü farklı anlam çıkartıp tartışma ortamı oluşturabiliriz. Tartışmayı seven insanlar için sosyal medya çok güzel bir nimet. Fakat bu işi abartan insanlarda var; Nasıl olsa kimse görmüyor, nasıl olsa kim olduğum bilinmiyor düşüncesi altında herkese saldıran, aşırı argo dille yazılar mesajlar yazan halk dilinde "klavye artistleri" de sosyal medyada mevcut bulunmaktadır.


Tabiki sosyal medya istediklerimizi dile getirebileceğimiz bir mecra fakat bu istediklerimizi belli başlı saygı çerçevesinde dile getirmemiz gerekiyor. Bazen bu olguyu  unutuyoruz ve kantarın topuzunu arada kaçırıyoruz. Sosyal medya insanlar için ayrı bir dünyayı temsil etmektedir. İnsanlar gerçek yaşamlarında dile getirmekten çekindikleri konuları sosyal medyada dile getirerek büyük bir etki yaratabilir veya karşı olduğu görüşü dile getirerek belli başlı insanlar tarafından tepkide görebilir. Bu nedenle sosyal medya aslında insanlara tartışma ortamı sunarak onlara fikir alışverişinin nasıl yapılabileceğini göstermektedir. Amacı doğrultusunda kullandığında sosyal medya bizlere iyi bir tartışma ortamı sunmaktadır. Sosyal medyanın en güzel yanlarından biride doğru şeyler uğruna birbirlerini tanımayan insanların örgütlenerek ses getirecek işler yapmasıdır. Buna en güzel örneklerden bir tanesi de Fransa'nın  Trois-Moutiere kentinde bulunan Mothe-Chandeniers şatosunun sosyal medyada örgütlenen insanlar tarafından satın alınmasıdır. NTV'nin haberine göre birbirlerini tanımayan yaklaşık 6500 kişi sosyal medyada örgütlenerek 500 bin Euro'ya yıkılmış bir şato satın aldı. Her biri en az 51 Euro vererek Mothe-Chandeniers şatosunu satın alan grubun hedefi ise yıkılan şatoyu restore etmek. 




Sosyal medya doğru amaçta kullanıldığında bu şekilde olumlu ve güzel sonuçlar ortaya çıkabiliyor. Bu tür olumlu olaylar çoğulculuğun ve demokratik katılımın gelişmesine katkı sağlıyor. Çünkü toplumun her kesiminden insanların birleşerek bir amaç uğruna hizmet etmesi bu amaçta demokratik bir yaklaşımın olduğunu göstermektedir. Size hangi ırktan, hangi cinsiyetten, hangi dinden, hangi ülkeden olduğunuz sorulmuyor çünkü burada amaç insanları ayrıştırmak değil farklı kesimlerden insanları birleştirerek bir eylem oluşturmaktır. Bu bizim ülkemizde kimi zaman malesef olmuyor. Bazı olaylarda toplumumuz sosyal medya da olsun normal hayatlarında olsun tek ses olurken yani o olaya her kesimden insanlar aynı tepkiyi verirken siyasi, dini veya cinsel tercih gibi konularda insanların kutuplara ayrıldığını görebiliyoruz. Örneğin Özgecan Aslan cinayetinde bütün Türk toplumu tek ses olabilmişken, referandum sonuçları ve referandum sürecinde toplumda göze batan kutuplaşmalar oluştuğu söylenebilir. Bununla birlikte ülkemizde meydana gelen gezi olaylarında Twitter üzerinden örgütlenen bir grup insanlar ile onlara karşı örgütlenen başka bir grup insanların da oluştuğunu görmüştük. Yani sosyal medyanın ülkemiz açısından bir takım konularda birleştirici özelliği varken bir takım konulardada ayrıştırmaya müsait olduğunu söyleyebiliriz.


Tabikide sosyal medyada anlattığım gibi her ağzımıza geleni söylememiz mümkün değildir. Çünkü diğer ülkeleri bilmem ama bizim ülkemizde belli başlı konularda sansür, ceza ve yaptırımlar mevcut bulunmaktadır. Mesela ülkenin Cumhurbaşkanı'na veya ailesine yönelik sosyal medyada hakaret içerikli ya da alay edici nitelikte söylemlerde bulunmak ülkemizde suç unsuru teşkil etmektedir. Buda baktığımızda bizim ülkemizde sosyal medyanın pekte demokrat bir mecra olmadığını bizlere göstermektedir.

KAYNAK: https://www.google.com.tr/amp/s/www.ntv.com.tr/amp/galeri/teknoloji/sosyal-medyada-organize-olup-sato-satin-aldilar,Xy9gi0BNjES_L7kCEtC8Jw